MÜZİSYENLER KELLE KOLTUKTA SAHNEYE ÇIKIYOR! - Serdar Türkmen

Müzisyen dostlarımızı bir kere bile gazetelerin 'kültür-sanat' sayfalarında görememişken, 3. sayfa haberlerindeki alelacele fotoğraflarında ölüme küfür etmek de hakkımız olsa gerek. Ölüm derken yaşamdan bahsediyorum; biliyorsunuz.

Öfkeliyim, yazdıkça daha da öfkeleniyorum. Bol bol siliyorum, yeniden ve yeniden yazıyorum bir türlü dökülemeyenleri. Daha da öfkelenmem gerekirken, nedir beni sınırlayan kanıksamışlık?

Ateşin düştüğü yeri anlamak zor tabi! Öfke, kimi zaman yerini ölümün yarattığı çaresizlik içerisindeki sessizliğe bırakıyor.

Böyle müzik mi yapılır?
Kaza kurşunuymuş; silahtan çıkan hangi kurşun kaza olabilir ki? İlk kez olmuyor müzisyen cinayetleri, bir duymuşum ki bir arkadaşım istek şarkı yüzünden öldürülmüş, ötekisi alacak-verecek meselesine meze olmuş, berikine taciz...

Gülüp geçiyoruz çekilen bıçaklara, masaya konan silahlara. Sahi biz ne iş yapıyoruz ya da böyle müzik mi yapılır?

İzmir Müzisyenler Derneği (İ.M.D) kurucu üyelerinden Regaip Vatansever, çalıştığı kafede terör estiren, kimliğini henüz bilip de sövemediğim bir grup tarafından sıkılan kurşunlardan birinin başına isabet etmesiyle öldü.

Profesyonel Müzisyen”
Ölüm, geride kalanlara bıraktığı korku sayesinde bir birliktelik duygusu yaratıyor, doğalında. Yüzlerce müzisyen zorunlu olarak empati kurdu böylece Regaip'le. Tabi “Ben profesyonel müzisyenim, arkadaşım ölse bile duygularımla işimi karıştırmam, sahneye çıkarım” diyen bir türün peydahlanmış olduğunu da gördük. Ayrıca bu türü etkisiz ve gülünç hale getirmenin de tek yolu olduğu tekrar açığa çıktı: 'örgütlenmek'.

Aynı olay aynı medya
Mersin'li müzisyen Sarp Öztürk Aralık 2010'da benzeri bir şekilde öldürülmüştü. Bu cinayetin 'Kürtçe istek şarkı cinayeti' olduğu balonunu okuyup nasıl apıştıysak, aynı medyadan bu kez de aslı astarı olmayan haberler okuduk. Düzeltelim: Regaip, katillerle herhangi bir tartışma yaşamadı ve çocuğu yok. Kurşun da tek, kafasından... Fakat şu açık: Müzisyenler kelle koltukta sahneye çıkıyor

Müzisyen 'var' mı 'yok' mu?
Dışarıdan bakıldığında, eğlence yerlerinde çalışan müzisyenlerin işinin çok kolay olduğu zannediliyor. Patron baskısı, dinleyici -müşteri demek daha doğru- ile direkt karşı karşıya kalma, güvencesiz çalıştırılma ve iş ilişkilerinde alabildiğine kuralsızlık -”yarın gelme”- bir tarafa, hayatını idame ettirebilmek için her gün 4-5 saat müzik yapmak zorunluluğunun, müziğe yabancılaştırması öte tarafa. Yani kendini 'var' etmek için çıktığı müzik yolunda müzisyen 'yok' oluyor!

Regaip öncesinde nasıl birisiydi bilmiyorum. Herhalde hepimizin 'önceki' hali gibiydi. Fakat şunu biliyorum ki, Regaip müzisyenlerin birliğine inandı ve bunun için emek verdi, önyargılarıyla hesaplaştı, değişti ve değiştirdi. Buca Halkevi'nin yaz okulunda gönüllü oldu, çocuklara ritim dersi verdi.

Dolayısıyla bir boyun borcu kalmış oldu bize de, tekrar tekrar hatırlayıp bu emeği ve ölümü, lanet etmek gerçeğe ve büyütmek emeği. 

Ölenlerin adını unutma türkülerin, meydanların
Bırakmasın onlar seni


22 Ağustos 2012, İzmir

Posted by Halksanat on 17:55. Filed under . You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0

0 yorum for MÜZİSYENLER KELLE KOLTUKTA SAHNEYE ÇIKIYOR! - Serdar Türkmen

Görüş belirtebilirsiniz

İletişim...

Yazarlar

Büyüteç

2011 Halksanat --Copyleft