Gülmek Devrimcidir! - İnan Gündoğdu
yazıçeviri 22:20
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, “ileri demokrasi” rüzgârlarının estiği ülkemizde, olasılıkla yakınlarda açıklayacakları “demokratikleşme” paketinin önsemesini yaptığı ve adeta Yiğit Özgür karikatürlerinden fikr-i firar etmiş “terör/terörizm” ile ilgili açıklamalarıyla (1) AKP’nin politik meşrebini açıktan açığa ortaya çıkardı. Haddinden fazla karikatürize olmuş ülkenin politik atmosferine “renk” katan açıklamasını okurken gülmemin etkisiyle olacak ki, yarattığı tepki iktidar ile gülme ve faşizm ile gülme arasında yaşanan ilişkiyi düşünmeme vesile oldu.
Şahin’in konuşmasında karikatürize olan şey, kendisiyle ilgili değil üstelik; özelde AKP cemaatinin genelde ise sağ cenahın ideolojik dünyalarıyla ilgili. Kuşkusuz ülkenin “demokrasi” güncesinde böylesine “komik” ve aynı zamanda “faşist” düşünme biçimleriyle ilk defa karşılaşmıyoruz. Şahin’in, “faşist-komedya” biçiminde zuhur eden bu konuşması; Devlet Bahçeli’nin iktidar hesaplaması ile partisinin 40. yıl kutlamalarında sarf ettiği sözlerini ve biraz geriye uzanırsak da Demirel’in mizah dergilerine malzeme olmuş konuşmalarını anımsatıyor ve hem ideolojik hem de biçimsel olarak bir takım paralellikler taşıyor. Neredeyse, aynı dilin mümessilleriyle karşı karşıyayız. Üç adet liberal İslamî ve Türkî sağın kanaat temsilcileri ve tabi ki temsilcisi oldukları duygu ve düşünce dünyaları…
Düzenin düzen oluşunu açığa çıkaracak derecede komik olan şey, faşizmin gülünüp geçilebilecek bir şey olduğu değildir; aksine, faşizmin ideolojik olarak kendinde-komik, saçma, kaba ve çirkin oluşudur. Gülünç oluşu da buradan gelir. Bergson’un “Gülme” denemesinde dile getirdiği gibi, komik olan doğanın özünde değil insanın kendisindedir, edimlerinde ve düşünme biçimindedir.
Gülme, hâkim sınıf(lar)a ve iktidara karşı yöneltilen bir tepkinin ifadesidir aynı zamanda. Geçen hafta KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınırken kameralara zafer işaretiyle gülümseyen Zeynep Kuray’ı hatırlayın. Barry Sanders’ın “Gülüşte siyasi özgürlük umudu vardır; dünyanın olduğu gibi kabullenilmemesi gerektiğini gösterir. (…) Gülme, bağların atılmasından ve engellerin yıkılmasından hoşlanır… Gülme bir asidir, bir boyun eğmezdir” sözünü anımsatmıyor mu? İşte, gülmenin ve kahkahanın iktidara direnen devrimci yanı burada gizlidir: İktidarın ve hâkim sınıf(lar)ın ciddi, resmî ve otoriter kimliğini alaşağı etmesinde…
İdris Naim Şahin özelinde bahsini açtığımız “gülme”de ve/veya “komik olan”da kendisini bulan şey, iktidarın zaaflı ve kusurlu düşünme biçimidir. Hatta, bizzat kusurun kendisi olmuş İdris Şahin ve temsilcisi olduğu AKP hükümetidir.
İktidarın ayrıştırıcı ve ötekileştirici dili faşizmde beden bulur. Şahin’in açıklamasında eşcinsellerden, Zerdüştlere, domuz eti yiyenlerden, Kürtlere, oradan ahlâksızlara kadar uzanan geniş yelpazede toplumun ve tabi ki Şahin’in ifadesiyle “devlet”in kural ve kaidelerine uymadıkları için bütün muhaliflere yönelen bu şiddet ve tehdit dolu sözlerin ardında görünen şey faşizmden başka bir şey değildir.
Sağ cenahın diline, düşüncelerine ve tabi ki vicdanlarına da sirayet etmiş olan şey, faşizmdir. Burada komik olan şey, faşizmin kendini dışa vurmasında yer alan dilin ve düşüncenin yarattığı etkide aranmalıdır. Bir tepkinin tezahürü olan gülme edimi, gülme yoluyla iktidarın düşünsel arka planını cezalandırma işini üstlenir. Şahin’in “yuh artık” dedirttirecek olan konuşmasına dair bir karşı çıkışı içinde barındıran “gülme”, Şahin özelinde hem onu hem de temsilcisi olduğu düşüncenin/iktidarın cezalandırılmasıdır.
Gülme, tam da yukarıda bahsini ettiğimiz gibi faşizmin kaba, çirkin ve komik oluşu ile ilişkilidir ve ezenlerle eşit olmayan ezilenlerin iktidarı cezalandırma işlemidir.
Şahin’in açıklamalarında yer alan faşist dilin, ülkenin sadece devrimci-muhalif kanatlarına değil aynı zamanda “terör”e destek vererek şiir yazan, resim yapan, hem resim yapıp hem de Londra’da, Viyana’da yaşayan, psikolojik “terör”e yatıp bilimsel “terör” üreten, üniversitede kürsü olan, ne bileyim sivil toplum olan, tere otu yiyip ayrık otu eken, yeşil renkte giyinip “Allaha şükür” demeyen, “iyi kötüdür, kötü de iyi” diyen Şekspir amcaya riayet etmeyenlere yönelecek olan operasyon dalgasının habercisi olduğunu söylemeye gerek var mı?
İktidarın resmiyetini ve meşruluğunu yerle bir eden gülme, sadece cezalandırmakla kalmaz aynı zamanda ortak bir platformda ezilenlerin dayanışma ağı oluşturduğu bir düzeneğe de işaret eder. Direnen devrimci bir hattın (mesela anti-faşist bir hattın) oluşmasına önayak olur. Hâkim sınıf(lar)ın ve iktidarın karşısında gülüşü elinden alınmış, yasaklanmış olan dünyanın bütün ezilen sınıf(lar)ı ve halkları “gülme” sayesinde ekonomik, siyasal ve kültürel olarak eşit olmadıkları iktidar temsilcilerini cezalandırarak alaşağı eder ve sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın provasını yaparlar.
Son olarak, AKP’nin yükselttiği gözaltı, tutuklama ve tasfiye dalgasının “melek” gülüşleri* varsa, karşısında da devrimci-muhalif odakların “terörist” gülüşleri ve gülmeleri var! Sonuçta, “Çeşit çeşit terör var!”
1-http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1073629&Date=27.12.2011&CategoryID=78
* M. Kundera’nın “Gülüşün ve Unutuşun Kitabı”nın “Melekler” epizodundaki “şeytan gülüşüne” atıfta bulunarak…
haberfabrikası.org
